ENFLASYON NEDİR
Enflasyon fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artı göstermesidir. Bu durum, para biriminin satın alma gücünün düşmesi ve dolayısıyla tüketicilerin daha az mal veya hizmet satın alabilmesi anlamına gelir. Enflasyon, ekonomideki mal ve hizmetlerin fiyatlarının ortalama olarak nasıl değiştiğini gösterir.
Enflasyon türlerine bakıldığında klasik olarak talep ve maliyet enflasyonu ayrımı yapıldığı görülmektedir
Talep Enflasyonu: Talep ve arz arasındaki ilişkiye göre talebin arzdan fazla olduğu durum olarak durum olarak tanımlanır.
Maliyet enflasyonu: Talep fazlalığı olmaksızın maliyetlerde artışın neden olduğu genel fiyat düzeyindeki artışa denir.
Türkiye’ de Enflasyon
Türkiye’de enflasyon, Türkiye ekonomi tarihinde sürekli yapısal problemlerden birisidir. Yakın dönem Türkiye tarihinde yıllık enflasyonda 1971’den başlayarak 34 yıl süren çift haneli verilerin görüldüğü enflasyonist bir süreç yaşandı. 2000’li yıllarda tek haneli oranlara düşse de 2010’lu yılların sonunda döviz kuru ve pahalılık nedeniyle enflasyon yeniden ciddi problemlerden biri halinde geldi.
Yüksek ve sürekli enflasyonun yarattığı ekonomik istikrarsızlık, büyüme performansının düşmesine, gelir dağılımının bozulmasına yol açmış, refah seviyesini düşürmüş, her alanda istikrarsızlığa sebep olmuştur. Yüksek enflasyonun satın alma gücünü azaltarak geçim sıkıntısı yarattığı bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan enflasyon bireylerin yaşam kalitesinde olumsuz etkilemektedir.
Enflasyonunu ne anlama geldiği, nelerin enflasyona sebep olduğu ve enflasyonla mücadele para politikasının rolüne dair gerekli ve yeterli bilgi sahibi olmak, enflasyonun ülkemizin ekonomik ve toplumsal hayatında yol açtığı hasarları kavramamıza, enflasyonla mücadelenin neden bu kadar önemli olduğunu anlamamıza ve bugün artık sürdürülebilir ve yüksek büyümenin ancak fiyat istikrarı ile sağlanabileceğine dair ortak bir bilincin oluşmasına ölçüde katkıda bulunacaktır.
Enflasyonun ana nedenlerinden biri, talep enflasyonudur. Türkiye, son yıllarda hızlı bir ekonomik büyüme yaşamış ve tüketim harcamaları artmıştır. Bu da talebi yükseltmiş ve fiyatları artırmıştır. Ayrıca, enerji ve gıda gibi önemli sektörlerdeki fiyat artışları da enflasyonun yükselmesine katkıda bulunmaktadır.
Hissedilen enflasyon, açıklanan enflasyonun iki katıdır.
Türkiye, 2023 yılı başında yaşadığı ağır depremden olumsuz biçimde etkilenmenin dışında enflasyonu yükselten hataların tamamını yapmış durumdadır. Para politikasında kısmen hatadan dönmüş olmakla birlikte maliye politikasında hata yapmaya ve iki politika arasında çelişkiler yaratmaya devam etmektedir.
İşletmelerde Enflasyonu Yükselten Başlıca Hatalar
Yanlış para politikası izlenmesi: Piyasadaki para arzı, mal ve hizmet arzından fazlaysa yani fazla para basılıp piyasaya sürülmüşse bu fazla para talep enflasyona yol açar. Merkez bankasının faiz politikası tasarruflara enflasyonun altında faiz verilmesine neden olmuşsa (negatif reel faiz) bu durum tüketimin artmasına, o da fiyatların artmasına ve dolayısıyla enflasyonun yükselmesi sonucunu getirir.
Yanlış maliye politikası izlenmesi: Kamu harcamalarının artması, bütçe açıklarının yükselmesi piyasada harcamaların artmasına ve dolayısıyla talep enflasyona neden olur. Bir ülkede toplanan vergiler gelir vergisi, kurumlar vergisi gibi kazanç üzerinden alınan vergilerden ziyade KDV, ÖTV gibi mal ve hizmetlerin satışı üzerinden alınan dolaylı vergilere dayanıyorsa bu vergilerin artırılması malların maliyetini ve o yolla fiyatları yükselteceği için maliyet enflasyonuna yol açar.
Çelişkili ekonomi politikası izlenmesi : Enflasyonu önlemek için sıkı para politikası izlenirken kamu harcamaları artırılır, vergiler düşürülürse bir başka ifadeyle gevşek maliye politikası izlenirse ortaya ekonomi politikası çelişkisi çıkar ve bu çelişki enflasyonun yükselmesine yol açar.
Enflasyonun İşletmeler Üzerindeki Etkileri
Enflasyon her şeyden önce işletmeler için “ finansman” sorunlarına neden olduğu bilinmektedir. Diğer taraftan işletmelerin “ çalışma sermayesi” gereksinimini de arttıracaktır. Sermayeye duyulan bu ihtiyaç, enflasyon ortamında yabancı kaynakların maliyetinin artışına neden olmaktadır.
Enflasyon ortamında yatırım yapmanın “ yüksek maliyetli “ sonuçları aktif ve pasif yapısında da kendisini hissettirmektedir. İşletmenin kaynak ve kullanımların enflasyon ortamında farklı şekilde etkilendiği bir gerçektir.
Enflasyon ortamında kendisini gösteren “ risk “ ve “ belirsizlik “, yatırım kararlarının rasyonel olmasını engellemektedir. Bunun yanında özkaynak bulma sorunları yatırımlarda işletmeleri yabancı kaynaklara yöneltmektedir. Kaynak bulmadaki sorunlar, yatırımların tamamlanmasını geciktirdiği gibi, yatırım maliyetini de arttırmaktadır. Gerçek kâr artışlarına dayanmayan yatırımlar için verilecek kararlar işletmeleri uzun süre etkisi altında tutabilir. Kârların gerçek değerinden fazla olması ve elde edilmesindeki kolaylık, işletme yöneticilerini rahatlığa yöneltebilir ve gerçekçi kararlar vermesini engelleyebilir. Zamanında yapılmayan yatırımlar ise işletme içi pazar kaybına neden olacaktır.
Enflasyon dönemlerinde görülen kâr rakamları içerisinde üretim maliyetlerini oluşturan girdi değerliğinin yüksekliği ve satış sırasında paranın satın alma gücündeki düşme süresinde gerçek olmayan kârların ortaya çıktığı gerçektir. Satın alma ile satış süresinin uzunluğu, yani dönüşüm hızının yavaşlığı halinde farklı üretim hatlarında farklı şekilde olabilir.
Enflasyon aynı zamanda, işletmelerin sermayesini eritmekte olup bunun sonucunda işletme sermayenin sermaye ihtiyacını da arttırmaktadır. Yabancı kaynaklar ile sermaye gereksinimin karşılanması ise kaynak maliyetlerin artışa neden olmakta ve bu artış da aktif yapısına yansımaktadır.
Enflasyon ortamında hesaplanan kâr rakamı, gerçek kârın çok üstünde olduğu için fiktif kârlar ortaya çıkmaktadır. Fiktif kâr rakamları, vergi ve kâr payı dağıtım konularında da etkisini hissettirecektir.
Enflasyon ortamında işletmeler gerçek kârlar değil de fiktif kârlar üzerinden vergilendirilecektir. Fiktif kârlar üzerinden vergilendirme yapılması sermayeyi yıpratır.
Enflasyonun stok kalemleri üzerindeki etkileri incelendiğinde artan fiyatlar maliyet bedeli üzerinden kayıtlara geçirilen stok kalemlerine yansıtılamayacaktır. Piyasa değerinin çok altında kalan stok kalemleri bilançoda düşük değerleri üzerinden gösterilmeye devam edecektir. Stokların kullanım sıklığı, elde kalma süreleri diğer bir ifade ile stokların devir hızı yanında stok değerleme yöntemleri de bu kalemlerin enflasyondan etkilenme derecesini etkileyecektir. Stoklara yatırım yapmanın işletmeye kaynak maliyeti olarak döneceği de bilinmektedir. Enflasyon ortamında stok politikaları bu belirleyici faktörleri de göz önünde tutarak şekillendirmelidir.
Enflasyon üretim ortamında verimlilik ve kalite üzerinde olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bunun sonucunda üretim maliyetlerinde artış olmaktadır. Enflasyonun da etkisi ile izlenen hatalı ve yanlış üretim ve satış politikaları işletme performansını olumsuz yönde etkilemektedir. Bunun sonucunda mevcut ve potansiyel yatırımcılar başta olmak üzere, devlet, ortaklar ve yöneticilerin işletmeye yönelik kararları gerçek kriterlere dayanmadan verilen kararlar olacaktır.
Yorum yaz